top of page

01

ECU BEYİN TAMİRİ
 

ECU, tüm motor yönetimi ve kontrollerden sorumludur, ve motorun çalışma şartlarını sürekli olarak denetler, parametreleri hesaplar ve sürekli olarak değişkenleri ayarlar. Tüm bu ayarlamalar, motorun yükü, devri, çevre değişkenleri (hava sıcaklığı, hava yoğunluğu, motor sıcaklığı, barometrik basınç vs…) göz önüne alınarak bir saniye içerisinde yüzlerce kez gerçekleşir.
Tüm bu ölçümler, basınç, sıcaklık, devir, hız, hava yoğunluğu vs…gibi değişkenlerin, milyarda bir sapma ile, motor içinde bulunan yüzlerce sensör tarafından yapılması ile mümkün olmaktadır…
Sistemde kullanılan elektronik kontrol ünitesi bir mikro-bilgisayardır ve bilgisayarın temel elemanı da bir mikroişlemcidir.
Mikro-bilgisayarın program hafızasına motorun değişik çalışma koşullarındaki çalışmasını belirleyen bütün veriler önceden kaydedilmiş bulunmaktadır.
Elektronik kontrol ünitesinin püskürtülecek yakıt miktarının hesaplanmasında, kullanılacak hava miktarına ve motor devir bilgilerine ihtiyacı vardır.
Bilgisayar, hava ölçücüsü sinyali, devir sinyali ve diğer algılayıcılardan gelen sinyalleri birleştirip motorun çalışma koşullarına göre püskürtülmesi gereken yakıt miktarını hesaplar. Bu değerlendirmeye göre enjektörleri çalıştıran elektrik palslarının uzunluğunu ayarlayarak enjektörlere gönderir. Palslar uzadıkça enjektörlerin açık kalma süreleri de uzayacağından püskürtülen yakıt miktarı artar.
Ölçme ve algılama ünitelerinden gelen bilgiler bilgisayar tarafından değerlendirilir ve püskürtülecek yakıt miktarının belirlenmesinde yararlanılır. Bilgisayar ve algılayıcılar, kontrol sistemini oluşturur. Emilen havanın miktarı motorun yük durumunun göstergesidir.
Püskürtülen yakıt miktarının belirlenmesinde emilen havanın miktarı temel değişken olarak kullanılır. Püskürtülen yakıt miktarının belirlenmesinde motor devri diğer temel değişkendir. Bu iki değişkene göre belirlenen yakıt miktarına "temel yakıt miktarı" denir.
Motorun emdiği bütün hava, hava ölçücüsünden geçer. Hava miktarının ölçülmesi, motorun ömrü boyunca motorda meydana gelen aşınma, yanma odasında karbon birikmesi, supap ayarlarındaki değişiklikler gibi bütün değişmeleri hesaba katar. Emilen hava, önce hava ölçücüsünden geçmek zorunda olduğundan kapış anında emilen hava silindirlere ulaşamadan hava ölçücüsünün elektrik sinyali bilgisayara ulaşır. Böylece bilgisayar püskürtülen yakıtı artırarak kapış için gerekli olan zengin karışımın motora gitmesini sağlar.
Elektronik kontrol ünitesi, birleşik sistemlerde (yakıt ve ateşleme sistemi) adından da anlaşılabileceği gibi yalnızca silindirlere püskürtülecek yakıt miktarını ayarlamakla kalmaz, aynı zamanda ECU kendisine gelen bilgiler doğrultusunda motora en uygun olan avans miktarını da belirler. Bunu yaparken ECU'nun motor devri, pistonların konumu, motor soğutma suyu sıcaklığı, emme manifoldundan giren havanın sıcaklığı, gaz kelebeğinin açılma miktarı, emme manifoldundaki vakum miktarı gibi birtakım bilgilere ihtiyacı vardır.
Araçlarda marka ve modellere göre ECU, değişik bilgilere ihtiyaç duyar.
Bunlar;
• Emme manifoldundan geçen hava miktarı
• Motor devir sayısı
• Soğutma suyu sıcaklığı
• Egzoz gazındaki oksijen miktarı
• Pistonun konumu
• Motor soğutma suyu sıcaklığı
• Emme manifoldundan geçen havanın sıcaklığı
• Rölanti devri
• Gaz kelebeği açıklığı
• Motor vuruntu sinyali
• Araç hızı
• Havanın mutlak basıncı
• İlk hareketin algılanması
• Batarya voltajı
• Vites konumu
• gibi başlıca sorunlar

Oto Beyin Arızaları
• Beyine su girmesi sonucu oluşan arızalar,
• Haberleşme ünitesinin bozulması,
• Ateşleme ünitesinin bozulması,
• Aracın genelinde oluşan bir elektrik kaçağının beyini bozması..

02

CHİP TUNİNG
 

Her enjeksiyonlu motor, ateşlemeyi, enjeksiyonu ve hava-yakıt karışımını düzenleyen bir Elektronik Kontrol Ünitesine (ECU) s sahiptir. Bu ünitenin belleğinde bulunan tablo ile enjeksiyon sıklığı ve süresi belirlenerek motoroun çalışması düzenlenir.
Fabrika çıkışı araçlarda bu tablo motorun gerçek potansiyelinin altında çalışmasını sağayacak değerlerler içerir. Biz özel yazılımlar kullanarak bu değerleri düzenleyerek hem motorun gerçek performansında çalışmasını hem de yakıt tasarrufu sağlıyoruz.
 

CHIP TUNING İŞLEMİ DOĞRU YÖNTEMLERLE VE BİLİNÇLİ ŞEKİLDE YAPILDIĞINDA MOTORUNUZA ZARAR VERMEZ.. ÖMRÜNÜ KISALTMAZ..



Chip Tuning uygulaması yakıt tasarrufundan, motor gücü artışına kadar bir çok avantaj sağlamaktadır.

Neden Chip Tuning yaptırmalısınız?

Chip Tuning, motorun performansını ve gücünü, özellikle düşük devirlerdeki torkunu belirgin şekilde arttırmaktadır. Yokuşlarda ve düşük devirlerde zorlanma yaşanan durumlarda Chip Tuning uygulanmış bir motordaki yüksek tork performansa belirgin katkı sağlar. Genel kullanımda Chip Tuning uygulaması yakıt tüketimini de azaltmaktadır.

Hangi Tiplere Chip Tuning uygulanabilir?
Chip Tuning, elektronik enjeksiyonlu (EFI-Elecronic Fuel Injection) tüm benzinli ve turbo dizel motorlara uygulanabilir.

03

DPF & EGR İPTALİ
 

DPF Nedir ? EGR Nedir ?

DPF Nedir ? (Dizel Partikül Filtresi)

DPF ve EGR; araçların "Egzoz Emisyon Standartlarını" (Euro 4 - Euro 5 - Euro 6 gibi) belirleyen ve egzozdan çıkan gazların havayı daha az kirletmesi için araçların egzoz sistemleri ile ilişkilendirilmiş olarak çalışan motor parçalardır.
DPF "Dizel Partikül Filtresi" çıkan egzoz gazlarındaki zararlı kurum partiküllerini yüksek ısı ile minimuma indirmek için kullanılır.

EGR Valfi Nedir ? (Egzoz Gaz Devirdaim)

EGR Valfi ise dışarı atılacak egzoz gazlarının bir kısmının tekrar motora girmesini sağlar böylece yanma odasındaki yanma reaksiyon hızı azalır ve yanma sıcaklığı düşer. Düşük yanma sıcaklığı, nitrojen oksit emisyonunun azaltılmasını sağlamaktadır. Motor tam yükte çalışırken EGR Valfi kontrol ünitesi tarafından devre dışı bırakılır , çünkü iyi bir güç kazancı için yanma odasında fazla miktarda oksijen bulunması gerekir.

DPF ve EGR Neden İptal Edilir ?

DPF ve EGR özellikle kalitesiz mazot ve standartlara uymayan motor yağı kullanımı ile zamanla tıkanır.
Tıkanıklık belirli bir seviyeye geldiğinde aracın göstergesinde motor arıza ikazı veya partikül filtre dolu uyarısı verir ve motor gücü kısıtlanır.Bu durumda asıl yapılması gereken parçaları yenisi ile değiştirmek olsa da yüksek maliyetlerinden dolayı ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde DPF ve EGR problemlerinde çözüm olarak arızalı parçaların iptali işlemi uygulanmaktadır.
Bu parçaların iptalinin araca hiçbir zararı olmaması ile birlikte aracın egzoz emisyon standartları düşer. (Örnek:Araç Euro 5 normundan Euro 4 normuna düşer)

04

IMMOBİLİZER
 

İmmobilizer otomobillerin araç çalıştırma (kontak) sistemine takılan elektronik bir devredir. Bu elektronik devrenin bir parçası arabayı çalıştıran kontak anahtarı içindedir ve bu parça tamamlanmadan motor çalışmaz. Bu nedenle İmmobilizer olan otomobiller, "düz kontak" yapılamaz ve çalınmaları çok daha güçtür.

İmmobilizer sistemi çoğu kez anahtarla birleştirilse dahi, değişik otomobil firmaları, değişik teknikler kullanabilmektedir. Örneğin Citroen Saxo modelinde immobilizer'ı anahtara yerleştirmek yerine şifre girişi istenen bir klaveye yerleştirmiştir ve bu sistemde motordaki elektronik kilidin açılması ancak şifre girmek suretiyle mümkündür.

İmmobilizer'ın kilitlediği sistem de otomobilden otomobile değişmektedir. Bazı markalar, immobilizer devresi ile ateşleme sistemini kilitlerken, bazıları gazı, bazıları ise her ikisini birden kilitleyebilmektedir.

İmmobilizer yeni model ve özellikle orta sınıfın üstü araçlarda giderek standart hale gelmekle birlikte özellikle Türkiye'de hala pekçok yeni araç immobilizer'a sahip değildir. Oysa İngiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde trafiğe yeni çıkan araçlarda immobilizer olması yasal bir zorunluluk haline gelmiştir. (İngiltere'de 1997'den, Avustralya'da 2001'den itibaren) İmmobilizer'ın kullanımının yaygınlaşması araç hırsızlıkları olaylarını büyük ölçüde önlemesi nedeniyledir. Avustralya'da kaydedilen istatistikler immobilizer olan araçların çalınma riskinin %75'e kadar azaldığını göstermektedir.

Öte yandan her immobilizer sistemde aynı derecede güvenli kabul edilemez. Bazı otomobil firmalarında immobilizer güvenliği aracın motor sistemine daha derin şekilde monte edilmiştir ve çok uzun zaman ve uğraş verilmeden devre dışı bırakılmaları mümkün değildir. Bu sistemler bu nedenle çok daha da güvenlidir. Oysa bazı araba modellerinde elektronik kilitleme devresi motorun içinde çok daha kolay ulaşılabilir ve devre dışı bırakılabilir şekilde tasarlanmıştır, bu nedenle teknik uzmanlığı olan bir kişi kaputu açarak 5-10 dakika içinde immobilizer'ı devre dışı bırakıp, daha sonra aracı düz kontakla çalıştırabilir. Bu sistemler şüphesiz ki daha az güvenlidir ancak yine de immobilizer'ın bir aracın çalınma riskini büyük ölçüde azalttığı, çünkü kolay devre dışı bırakılan immobilizer modellerinde bile, hırsızın 5-10 dakika kaput açık çalışması gerektiğiden böyle bir aracın çalınma riski de, immobilizer olmayan bir araca göre çok daha düşük olacaktır.

İmmobilizer kelimesinin Türkçe'de kullanılan ve yaygınlaşmış bir karşılığı henüz yoktur ve halen bu teknik orjinal dildeki karşılığı ile anılmaktadır. Ancak zaman zaman İmmobilizer yerine "çipli oto anahtarı sistemi" teriminin kullanıldığı da rastlanmaktadır. Aynı şekilde "elektronik motor kilitleme", "çipli motor kilidi" gibi terimlerin immobilizer için kullanılması da düşünülebilir.

05

ABS SİSTEMİ
 

ABS sistemi (Anti-Lock Braking System), 1936 yılında geliştirilmiş olup otomobillerin manevralarını ve durma yeteneklerini sağlamak amaçlı ortaya çıkmıştır. Almanca ismi ise; Anrilockiersystem'dir. ABS sistemi, otomobilin durma yeteneğini arttırmaktadır ayrıca sürücüye hakimiyet kazandırmaktadır. ABS 'nin en bilinen yanı sürücülere, ani frenleme ve kontrollü frenleme imkanı sağlamasıdır. Bunlara ek olarak otomobilin kontrollü olarak yönlenmesini sağlamaktadır. ABS sisteminin patenti ilk olarak Almanya'da alınmıştır.

ABS sistemi, otomobillerde tekerleklerin çekiş kaybettiği durumlarda ve kilitlenmeye maruz kaldığı durumlarda; tüm tekerleklerin dönüm hızlarını algılar ve kontrollü bir sürüş imkanı sunar. ABS sistemi, her bir tekerleğin dönme hızını elektronik sensörler vasıtasıyla algılamaktadır. Böylece aracın savrulması veya yoldan çıkması tehlikelerine karşı önlem almaktadır.

Otomobilin kullanılması esnasında, sürücü ani fren yapınca; elektronik kontrol ünitesi ismi verilen ECU, kullandığı sinyalleri devreye sokar ve otomobilin fren basıncını ayarlar. Tekerleklere uygulanan değişik fren basınçları ile tekerleklerin kilitlenmesi önlenmiş olunur. Tekerleklerin kilitlenmesi, hidrolik kontrol ünitesi (HCU) vasıtasıyla komutları iletir.

ABS Nasıl Çalışır?

Otomobilin seyri esnasında fren pedalına eni ve sert olarak basıldığında, ABS otomatik olarak devreye girmektedir. ABS, güvenli bir sürüş sağlamak amaçlı geliştirilmiştir. ABS ile tekerleklere uygulanan fren basınçları ayarlanır ve tekerleklerin kilitlenmesinin önüne geçilir. Bu şekilde sürücü, yol kontrolünü kaybetmemiş olur. Tüm bu bilgileri özetlemek gerekirse; ABS, otomobilin 4 tekerleğinin fren basınçlarını birbirlerinden bağımsız olarak düzenlemektedir. Bu sistemle frenler, saniyenin 1/18'i kadar kısa tutulmuş olunur. Böylece darbeli olarak frenleme imkanı yaratılır, sonuç olarak sürücüler yön kabiliyetlerini kaybetmezler.

ABS'nin temel amacının, fren mesafesini kısaltmak olduğu düşünülmektedir. Ancak bu bilgi tam olarak doğru değildir. Çünkü ABS'nin asıl amacı, ani ve sert frenlemelerde sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmemesini sağlamaktır. Otomobilin fren mesafesi de elbette kısalmaktadır ancak asıl amaç bu değildir. 2. amaç fren mesafesinin kısaltılmasıdır. ABS, panikleme durumlarında kullanılan ani ve sert frenleme durumlarında, aracın tekerleklerinin kilitlenmesini önler ve sürücünün manevra kabiliyetini ona bırakır. ABS'li araçlarda dinamik sürtünmeden faydalanılarak; ABS'si olmayan araca kıyasla daha kısa mesafede durma imkanı sağlanır.

ABS Sisteminin Parçaları Nelerdir?

Kontrol Ünitesi Olan Hidrolik Ünite

Hidrolik ünite (ECU), motor kontrol ünitesinden gelmekte olan komutlar ile her bir tekerleğin fren silindir basıncını ayarlamaktadır. Bu ayarlama esnasında selenoid valfler kullanılmaktadır. Otomobilin motorunun olduğu kısımda ana fren merkez silindiri ve tekerlek fren silindirleri arasındaki kısma konumlandırılmıştır. Bu kısımda olması vasıtasıyla, fren merkez silindiri ve tekerlek fren silindirlerine bağlılığı sağlayan bağlantılar kısa tutulmaktadır. Hidrolik üniteler, her bir tekerlekteki basıncı kontrol etmek amaçlı olarak giriş ve çıkış selenoid valflerine sahiptirler. ECU, bu kısımda önemli bir role sahip olup sistemin kontrol fonksiyonları ile birlikte tüm elektronik ve elektriksel görevleri yerine getirmektedir.

Tekerlek Hız Sensörü

ECU yani motor kontrol ünitesi, otomobilin tekerleklerinin hızını hesaplamak için tekerlek hız sensörlerinden gelmekte olan sinyallerden faydalanmaktadır. Bu konuda aktif ve pasif tekerlek hızları olmak üzere 2 prensip bulunmaktadır. Aktif olsun pasif olsun her iki hız çeşidi de tekerleklere temas etmeksizin yani manyetik alan ile tekerleklerin hızlarını ölçmektedir. Günümüzde daha çok aktif sensörler kullanılmaktadır. Aktif sensör çeşitleri, tekerleklerin hem dönüş yönünü hem de tekerleklerin hızlarını kontrol edebilmektedir.

Dört Tekerleğe Uygulanmış ve Arka İki Tekerleğe Uygulanmış Olan ABS'lerin Farkı Nedir?

Dört tekerleğe uygulanan ABS'nin amacı, otomobilin durma şartlarında kararlılık ve sürücünün manevra kabiliyetinde maksimum seviye sağlamaktadır. Dört tekerlekte de ABS uygulaması olan araçlarda, otomobillerin frenleme sistemleri dört tekerleğinde kilitlenmesini ayrı ayrı önlemektedir. Sürücü açısından ve otomobili yönlendirme açısından gelişmişlik sağlamaktadır. Bu sayede, frenleme için gerekli olan frenleme basıncı ayarlanır. Eğer yalnızca arka iki tekerlekte ABS var ise; bu durum genellikle kamyonet, minibüs ve spor taşıtlarda bulunmaktadır. Otomobilin yalnızca arka tekerleklerinde kilitlenmenin önüne geçilmiş olunur.

Eğer yalnızca arka iki tekerlekte ABS sistemi varsa; sürücü fren pedalına yüklenip tekerleklerin kilitlenmesine sebep olursa, 4 tekerlek ABS kadar etkili bir frenleme sistemi olmayacağını bilmesi gerekmektedir. Bu durumda sürücü, fren pedalına olan basıncı manuel olarak ayarlamalıdır. Çünkü ön tekerleklerinin dönmesine yetecek kadar frenleme yapması yeterli olacaktır. Böylelikle sürücü olan kişi, otomobili rahatlıkla istediği yöne doğru yönlendirebilir ve güvenli bir sürüşü sağlayabilir.

ABS'nin Çalıştığı Nasıl Anlaşılır?

Genellikle ABS'nin etkin olarak çalıştığı deneyimli sürücülerce fark edilmektedir. Eğer sürücü, fren pedalına ani ve sert bir biçimde basarsa; otomobilin mekanik olarak bir titreşime maruz kaldığını hisseder ve kendisine farklı gelecek o sesi duyar.

ABS'nin devreye girdiğini sürücü olan kişi, basınç dalgalanmaları ve fren pedalının sertleşmesiyle de hissedecektir. Sayılmakta olan bu olguların gerçekleştiği durumlarda, sürücünün ayağını fren pedalından çekmemesi gerekmektedir. Aynı kuvvette ve sertlikte fren pedalına basmaya devam etmelidir.

ABS Olan Araçlarda Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler Nelerdir?

Otomobillerde aslında dört tekerlekte de ABS'nin olması, aracın içinde olan kişilere güvenlik ve etkin bir performans sağlamaktadır. ABS olan araçlarda, güvenlik seviyesinin maksimize edilmesi için sürücü olan kişinin bu sistem hakkında yeterli seviyede bilgiye sahip olması önemlidir. Yukarıda sayılmakta olan önemli noktalara uyan sürücüler, güvenle yollarına devam ederler.

ABS'li olan araçlarda dikkat edilmesi gereken noktaları tekrar maddeler halinde ele alırsak;

ABS çalışmaya başladığı zaman bunu hisseden sürücünün, ayağını fren pedalının üzerinde tutmaya devam etmesi gerekmektedir.

Aracın yönlendirilmesi esnasında, ABS'nin uygun olarak çalışmaya devam edebilmesi için fren pedalına uygulanan basıncın ve sertliğin korunması gerekmektedir.
Fren pedalında oluşan salınımların devamı esnasında, fren pompalamaktan kaçınılmalıdır.
Sürücü, eğer otomobilin tekerleklerinde kilitlenme olduğunu hissederse; otomobilin sağlıklı olarak yönlendirilebilmesi açısından fren pedalını bir miktar bırakılması gerekmektedir. Bu miktar ayarı, ön tekerleklerin dönmeye başlamasına yetecek kadardır.

06

AİRBAG TAMİRİ
 

Airbag Nedir?

Otomobillerde çarpışma sırasında içerisine hava ya da gaz dolarak şişen, emniyet kemeri ile birlikte sürücünün ve yolcuların güvenliğini sağlayan sisteme hava yastığı deniyor. Hava yastıkları saniyenin 1/10'undan kısa sürede açılıyor ve ciddi yaralanmaların önüne geçiyor.

Hava Yastığının Tarihi
Tarihi 2. Dünya Savaşı'na uzanan hava yastığı ilk kez savaş uçaklarında kullanılıyor. Araç hava yastıkları ile ilgili ilk çalışmalar ise 1950'li yıllarda yapılıyor. Günümüzde kullanılan hava yastığı tipi 1980 yılında Mercedes Benz W126 S-Class ile otomobil kullanıcısına sunuluyor. İlk yolcu hava yastığını kullanan marka ise Porsche.

Hava Yastığı Çalışma Prensibi

Hava yastığı nasıl açılır?

1. Otomobil darbeye maruz kaldığında ani bir şekilde hız kaybediyor.
2. Elektronik sensörler hız değişimini tespit ediyor.
3. İvme ölçer darbenin derecesini ölçüyor. Otomobil şiddetli bir kuvvetle karşılaştıysa hava yastığı sistemi tetikleniyor.
4. Kimyasal patlayıcının ateşlenmesiyle hava yastığına hızla nitrojen ya da argon gazı doluyor.
5. Kazadan yaklaşık 30-40 milisaniye sonra hava yastığı tamamen şişiyor.
6. Çarpma sonrası hava yastığının içindeki gaz küçük delikler vasıtasıyla tamamıyla boşaltılıyor.

Hava yastığı kaç km hızda açılır?
Hava yastıkları ile ilgili en çok merak edilen konulardan biri de düşük hızlarda çalışıp çalışmayacakları. Hava yastıkları belirli bir hızın üzerinde devreye girecek şekilde tasarlanmıştır. Avrupa'da bu hız değeri 20-25 km/s iken Amerika'da 15-20 km/s'dir.
Hava yastıkları nerelerde bulunur?

Otomobil üreticileri sürücülere ve yolculara maksimum güvenlik sunmak için otomobillerde birden fazla hava yastığı kullanmaya başladılar.

Otomobil modellerine ve donanım seviyelerine göre hava yastıklarının sayısı ve yerleşimi değişse de genellikle şu şekildedir;

• Önde iki hava yastığı
• Ön koltukların yan kısımlarında iki hava yastığı
• Ön kapı çerçevelerinin üst kısımlarında iki hava yastığı (perde hava yastıkları)

Hava yastığı hangi durumlarda açılır?
• Önden çarpışmalarda; sürücü ön hava yastığı ve ön yolcu ön hava yastığı açılır.
• Yandan çarpışmalarda; kaza tarafındaki ön yan hava yastığı ve kaza tarafındaki kafa hava yastığı açılır.
Hava yastığı ne zaman açılmaz?

• Şiddeti hafif olan önden çarpışmalarda,
• Şiddeti hafif olan yandan çarpışmalarda,
• Arkadan çarpışmalarda,
• Aracın devrilmesi durumunda,
• Aracın takla atması durumunda hava yastıkları açılmaz.
Hava Yastığı Bulunan Araçlarda Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hava yastığı bulunan araçlarda güvenli bir sürüş için dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var. Hava yastığı bulunan araçlarda;

• Sürücü koltuğu dik konumda olmalıdır.
• Sürücü direksiyona çok yakın oturmamalıdır. Direksiyon ile sürücü arasında en az 25 cm mesafe olmalıdır.
• Direksiyonu tutarken 9.15 kuralı uygulanmalıdır. Yani ellerin direksiyon üzerindeki şekli saatin 9.15'i gösterdiği gibi olmalıdır.
• Emniyet kemeri mutlaka doğru bir şekilde takılı olmalıdır.
• Ön koltuğa kesinlikle çocuk oturmamalıdır.
• Koltuk başlıkları baş ile aynı hizada olmalıdır.
Airbag Emniyet Kemeri İlişkisi

Hava yastıkları, emniyet kemerine ek olarak tasarlanmış bir güvenlik sistemidir.
Hava yastıkları tek başına yeterli olabilir mi?

Sürücü ve yolcuların güvenliğini sağlayan hava yastıklarının kaza anında tek başına yeterli olmayacaklarını da aklınızdan çıkarmamalısınız. Emniyet kemeri takılı olmadığında hava yastıkları yarar sağlamak yerine zarar verebilir.
Emniyet kemeri, sürücü ve yolcuların belirli bir mesafede sabit kalmalarını sağlar, hava yastıkları ise kafa hareketini yavaşlatır, yaralanmaların önüne geçer. Kaza sırasında emniyet kemerinin takılı olmadığını düşünelim. Araç içinde sabit kalmanız pek mümkün olmayacağı için şiddetle açılan hava yastığı yaralanmanıza sebep olabilir ya da sizi başka bir yöne savurarak ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Emniyet kemeri takılı olmadığında hava yastıkları açılır mı?
Hava yastıkları ile ilgili kafa karıştıran bir diğer konu da emniyet kemeri takılı olmadığında açılıp açılmayacakları. Günümüzde kullanılan araçların birçoğunda hava yastığı ve emniyet kemeri birbirinden bağımsız olarak çalışıyor. Yine de otomobilinizin emniyet kemeri sistemini anlatan kitapçığını dikkatli bir şekilde okumanızda fayda var. Çünkü yeni nesil bazı otomobillerde hava yastıkları ağırlık prensibi ile çalışıyor. Bu otomobillerde hava yastıklarının aktif hale gelmesi için emniyet kemerinin düzgün bir şekilde takılı olması, ayakların tabanda olması, koltuğun dike yakın bir eğime sahip olması gibi koşullar aranabiliyor.
Hava Yastığı Arızaları
Hava yastığı sistemi ile ilgili zaman zaman arızalar meydana gelebilir.
Airbag Işığı Neden Yanar?
Hava yastıkları ile ilgili en sık karşılaşılan sorunlar şunlardır;
• Koltuk altlarında yer alan sensör soketleri çıkmış, yıpranmış ya da kopmuş olabilir.
• Aracınız daha önce kaza yapmış ve hava yastığı açılmış ise tam olarak onarılmamış olabilir.
• Hava yastığı fişekleme direnci yüksek olabilir.
• Airbag sargısındaki kablolarda kopukluk ya da yıpranma olabilir.

Airbag Işığı Nasıl Söndürülür?
SRS denilen airbag ışığı yanıyor ya da yanıp sönüyorsa bu durum aracınızın hava yastıklarını mutlaka kontrol ettirmeniz gerektiği anlamına geliyor. Söz konusu güvenliğiniz olduğu için onarmaya çalışmak pek doğru bir hamle olmayacaktır.

Hava yastığının ömrü ne kadardır?
Hava yastıkları 10 yılı doldurduklarında açılmama, patlama-yırtılma ya da zamansız açılma gibi sorunlarla karşılaşma olasılığınızı da artıyor. Bu yüzden en azından 10 yılda bir hava yastıklarını kontrol ettirmelisiniz.

05

ABS SİSTEMİ
 

I'm a paragraph. Click here to add your own text and edit me. It’s easy. Just click “Edit Text” or double click me and you can start adding your own content and make changes to the font. I’m a great place for you to tell a story and let your users know a little more about you.

07

ŞANZIMAN BEYNİ
 

Otomatik vitesli olan araçlarda en önemi öge şanzıman beynidir. Kullanıcıya sürüş açısından oldukça kolaylık sunan otomatik vitesli araçlarda, sürücünün dikkatini dağıtan vites , debriyaj, motor devri gibi unsurları şanzıman beyni yürütür. Şanzıman beyni, sürüş esnasında aracın hızını, yol durumunu ve motor devrini göz önünde bulundurarak otomatik vites geçişlerini sağlar. İlk olarak üretilen otomatik şanzımana sahip araçlarda bu özellikler yakıt tüketiminin fazla olmasına neden olmaktaydı fakat günümüzde gelişen teknoloji sayesinde otomatik şanzımana sahip araçların yakıt tüketimi düz vitesli araçları geçer hale geldi.

Şanzıman beyni üç ana unsurdan oluşur. Bunlar; Tork Konvektörü, vites dişlileri ve kavrama bantlarıdır. Şanzıman beyni içindeki iletişim ve çalışma sisteminin temel kaynağı şanzıman yağıdır. İnsan vücudunda kan nasıl bir işlev görürse şanzıman beyni içindeki aynı işlevi sağlayan şanzıman yağları oldukça önemlidir. Şanzıman yağının yeterli miktarda ve özelliklerde olması şanzıman beyninin ilk günkü performansı ile çalışmasını sağlar. Yağın azalması şanzıman beyni içindeki diğer unsurlarda oksitlenmeye neden olarak hasarlar doğurabilir. Bu nedenle şanzıman beyninin kontrolleri titizlikle ve özenle periyodik olarak yaptırılmalıdır.

Şanzıman beyni hasarlarına neden olabilecek kullanıcı hatalarını üretici firmalar en aza indirgeyebilmek için müthiş bir AR-GE çalışması yapmaktadır. Son yıllarda üretilen şanzıman beyinleri incelendiğinde teknolojinin oldukça geliştiği gözle görülebilir. Fakat bunlara rağmen aracı hunharca kullanmak, şehir içi trafikte yapılan sık dur kalklar, ani yapılan frenler, araç ile normalin üzerinde yük taşınması, araç kalkışlarında ani hızlanmalar gibi kullanımlar şanzıman beyninde dağınıklığa ve hasara yol açabilir.

Şanzıman beyninde oluşan hasarları tespit etmek doğal yollar ile oldukça zordur. Sürüş anında yaşanan problemleri araç dururken, tamirdeyken tespit etmek oldukça zaman alabilir. Şanzıman beyni hasarlarını tespit etmek için alanında uzman mühendislerin geliştirdiği özel cihazlar ile normalinden daha kısa sürecektir. Bu özel makine aracın beynine bağlanarak özel test plakaları ile şanzıman beyninde oluşan tüm hasarları ve beyin dağınıklıklarını profesyonelce tespit ederek tamirinin kolaylıkla yapılmasını sağlar.

Şanzıman beyni tamiri için kesinlikle alanında uzman kişiler ile çalışması gereklidir. Alengirli ve karmaşık yapısından ötürü şanzıman beynini eğitimini almamış kimselerim tamir etmesi oldukça zordur. Tamir edilebilecek şanzıman beyni uzman olmayan kişilerin elinde kullanılamaz hale gelebilir. bu nedenle otomaitk şanzımanlı aracınızı güvenle bize teslim edebilirsiniz. 

08

OBD İLERİ TEŞHİS
 

OBD , 1970'li yıllarda otomotiv sektöründe kullanılan araçların motorunda ki sorunları görmek için kullanılmaya başlanmıştır. Temel amacı araçlarda ki egzoz emisyonlarının yükselmesine sebep olan arızaların belirlenmesi, tespit edilmesi ve sürücünün bundan hemen haberdar olmasıdır.
Bu amaçla geliştirilmiştir. OBD 1990'lı yıllarda daha geniş kapsamlı bir hale gelmiştir araçlar üzerinde motor kontrolü, şasi, gövde ve elektronik sistemlerde tespit ve iletişim sağlamaya da başlamıştır.
Motorlu araçlar için Amerika'da OBD I ve OBD II ; Avrupa ülkelerinde ise EOBD standartları uygulanmaya başlanmıştır.
OBD göstergeden arıza tespiti anlamına gelir. Bunun Avrupa birliğinde uygulanan versiyonuna EOBD denir.
Bu amaçla geliştirilen obd ve eobd, araçta ki tüm donanımın elektronik olarak kontrol edilmesini, arızaların anlık olarak tespit edilmesini, arızaların hafızasına kayıt edilmesini ve istenen anda arızaların okunmasını mümkün kılmıştır.

Obd Nedir Nasil Kullanilir

EOBD; Amerika'daki OBD-II'nin Avrupa'daki karşılığıdır.

EOBD ile, araçların tüm elektronik donanımları araç üzerinde kontrol edilebilir, arıza durumları tespit edilebilir, arıza hafızasına kaydedilebilir, sürücü, gösterge ikaz lambası ile standart simgelerle uyarılabilir duruma gelmiştir. Sürücünün kolayca ulaşabileceği bir yerde, diagnostik cihazı bağlayabilmesi için standart EOBD soket çıkışı konulmuştur.
Bir arayüz programı ve bir standart EOBD soketli diagnos cihazıyla, araç üzerinde tespit-arıza okuma-arıza silme-parça tanıtma-arıza giderme-adaptasyon-parametre vs. işlemleri yapılabilmektedir.

DİAGNOSTİK NEDİR?

Diagnostik; tespit etme, hata bulma anlamına gelmektedir. Arabalarda kullanılan sistemler elektronik sistemlerle oluşturulur. Sistemlerin düzgün çalışması ve kontrol edilebilmesi daha da kolaylaşır.
Diagnostik cihazlar ise araçtaki hataları, meydana gelen arızaları en hızlı şekilde görmemizi ve gidermemizi sağlar.
Günümüzdeki araçlarda kullanılan son sistem teknolojiler arızaları manuel olarak bulmamıza maalesef olanak sağlamaz.
DİAGNOSTİĞİN KULLANIMI

1 – Araçla ilgili şikayetler üzerine yol üzerinde aracı test edip, arızanın kaynaklandığı sistem belirlenir.
2 - Araç ECU bağlantı soketine, arıza tespit cihazının giriş ucu (obd soketi) takılır.
3 – Arıza tespit programındaki menüden, arızanın kaynaklandığı sistem seçilir.(Motor, vites kutusu, fren sistemleri, vs.).
4 – Hata ara komutu verilir ve cihazın elektronik kontrol ünitesiyle bağlantıya geçilir.
5 – Cihazlar hatayı kod halinde, açıklamasıyle birlikte verir. Bazı cihazlar hatanın giderilmesi için gerekli çözüm yollarını size sunar.
6 – Arıza tespitinden sonra arızayı ECU'den silmesi istenir. Haberleşme hatalarından veya yanlış bilgi aktarımından oluşan hatayı cihaz siler ve sıfır hata olarak gösterir.
7 – Hata tekrar arattırıldığında hata gösterilmiyor ise işlem tamamlanmıştır.
8 – Cihaz aynı hatayı tekrardan gösteriyor ise, açıklama istenerek hatanın kaynaklandığı aktör veya sensör belirnerek yenisi ile değiştirilir.
9 – Değiştirilen parça, araç kontrol ünitesine tanıtılarak, gerekiyorsa adaptasyonu yapılır. (Genellikle yakıt sistemi parçalarında adaptasyon gerekmektedir. Özellikle enjektörlerin değiştirilmesi durumunda kodlama gerekmektedir. Kodlamayı her cihaz yapamadığı için cihaz satın alırken bu özelliğin olup olmadığına dikkat etmek gerekir)

Obd Soketler Nerede Yer Aliyor
OBD2 SOKETİ ARAÇLARIN ÜZERİNDE NEREDE BULUNUR?

OBD2 soketi genel olarak sürücü koltuğu ve yolcu kabini etrafında bulunmak zorundadır. Farklı marka ve modellere göre değişiklik gösterse de en yaygın yerleri şöyledir :
Sürücü kapısı ve direksiyon kolonu arasındaki alanda, gösterge panelinin alt kısmında, direksiyonun altındaki alanda, sürücü koltuğunun altı veya çevresinde, direksiyon kolonu ve orta konsol arasında, merkezi konsol ve direksiyon bloğu arasında, merkezi konsolun ön yolcu tarafında yatay veya dikey, orta konsol üzerinde yatay veya dikey, merkezi konsol çevresinde yatay veya dikey olarak bulunabilir.

ARAÇLAR ÜZERİNDE ARIZA TESPİTİ NASIL YAPILIR?

Aracınız üzerinde bulunan OBD2 soketi üzerinden bir arıza tespit cihazı vasıtası ile kolayca aracınız üzerindeki arızaları tespit edebilirsiniz.
Arıza tespit işlemi OBD soketi üzerinden sinyaller vasıtası ile bilgisayarınıza aktarılır.
Bilgisayar üzerinde araçtan okunan değerlerin karşılığı çevrilir ve arıza tespiti bu şekilde yapılabilir.
Araç üzerindeki OBD soketi üzerine uygun olan cihazı bağladıktan sonra araç ile iletişim kurduktan sonra araç üzerinde desteklenen motor, abs, airbag, konfor sistemleri vb modüllerde arıza tespiti yapabilirsiniz.

09

DİJİTAL GÖSTERGE TAMİRİ
 

Dijital göstergeler (LCD/LED panel) aracın hız, devir, yakıt vs. bilgilerini sürücüye iletir. Tamir süreci genelde şöyle işler:

  1. Arıza tespiti (diagnostik) – Hata kodları okunur, donanımsal ve yazılımsal problemler belirlenir.

  2. Donanım Onarımı – Arızalı devre veya ekranlar (LED/LCD) tamir edilir veya değiştirilir.

  3. Yazılım/Programlama – Göstergenin yazılımı güncellenir, veriler tanımlanır.

  4. Kalibrasyon & Test – Hız, devir, yakıt bilgilerinin doğruluğu kontrol edilir.

  5. Garanti & Destek – Tamir sonrası genellikle garanti verilir

© 2023 by mertkah.​ Tüm hakları Başkent Oto Elektroniğe Aittir.

  • Instagram
  • Facebook
  • YouTube
bottom of page